Okul öncesi dönem, çocuğun çevresini tanımaya ve kendi hakkında bilgi sahibi olmaya
çalıştığı, içinde yaşadığı toplumun kültürel yapısına uygun davranış ve alışkanlıklar kazanmaya
başladığı bir dönemdir. İlk çocukluk dönemi (2-6 yaş) olarak da adlandırılan bu dönemde çocuğun
bedensel-hareket, zihinsel-dil ve sosyal-duygusal gelişimi de hız kazanır. Bu alanlardaki gelişimin
yanı sıra, çocuğun kendisi hakkında bilgi sahibi olma isteği, kendi bedenini tanımaya yönelik çabaları
ve cinsel rol davranışlarını kazanmaya başlaması ilk çocukluk döneminin üzerinde durulması gereken
bir yönüdür. Bu dönemde, genelde iyi birer gözlemci ve araştırmacı olan, merakını gidermek için
sorular soran çocuk, benimseyeceği cinsel kimliğin, çevresi tarafından da desteklenmesini ister. 3 yaş
sonrasında, çocuğun kendi cinsiyetindeki ebeveyniyle kurduğu özdeşim, kız çocuğun anneye, erkek
çocuğun babaya benzeme isteği, çocuğun kendi cinsiyetine özgü davranış ve tutumlar kazanmasında
önemli bir etkendir. Çocuk ile kendi cinsiyetindeki ebeveyni arasındaki ilişkinin niteliği, kurulacak
olan özdeşimi de etkilemektedir. Çocuk model aldığı anne veya babası gibi davranışlar göstermeye,
giyinmeye, konuşmaya başlar ve bu davranışları kendi kişiliği ile bütünleştirir. Bu nedenle
ebeveynlerin cinsel rollerine uygun tutum ve davranış sergilemeleri, olgunlaşmış bir cinsel kimliğe
sahip olmaları büyük önem taşımaktadır.
Yanlış model kadar modelsizlik de çocuk üzerinde olumsuz etki yaratabilir. Anne veya
babanın yokluğu durumunda çocuk, doğal olarak özdeşim kurabileceği bir model arayışına girer.
Amca, teyze gibi yakın aile çevresi bu noktada önem kazanır ve çocuk yakın bulduğu kendi
cinsiyetindeki yetişkini kendine model olarak seçer. Çocuğun model arayışının sonuçsuz kalması
durumunda cinsel kimlik kazanımı olumsuz yönde etkilenebilmektedir.
Aile ortamının yanı sıra, çocuğun oyun ortamında bulunan kendi cinsiyetindeki arkadaşları da
cinsel rol davranışlarının kazanılmasında çocuğa model oluşturabilmektedir. Kız erkek ayrımını fark
eden çocuğun, okul öncesi dönemde genelde kendi cinsiyetinden arkadaşlar edindiği ve kendi
cinsiyetiyle övündüğü görülür. Çocuk kendi cinsiyetinden arkadaşlarının olumlu ya da olumsuz
davranışlarını takip eder ve birçoğunu benimser.
Sevgili Velilerimiz,
Yaz dönemi öncesinde Ada Anaokulu olarak sizinle iki önemli konuyu bülten
olarak paylaşmak istedik. Bu eğitim – öğretim yılının son yazılarını keyifli
okumanızı dileriz.
İlk hazlarını yıkanma ve altının değiştirilmesi sırasında yaşayan bebekler, el ve kol hareket
kontrolünü kazanmaya başladıkça bedenlerine dokunarak yaşadıkları haz duygusunu yinelemek
isterler. Yine annenin sıcaklığının, dokunuşunun, gücünün, yüzünün ifadesi ve ses tonunun çocuğa
hissettirdiği haz ve güven duyguları, çocukların kendi gereksinimlerine yönelik duyarlılıklarını ön
plana çıkartır. Çocuklar, gereksinimlerine yönelik bu duyarlılıkları, cinsiyet farklılıklarına yönelik
merakları ve bedenlerini keşfetme ihtiyaçları üzerine, 3 yaş civarında sorular sorarak ve çeşitli
davranışlar göstererek cinsel konulara yönelik ilgilerini belli etmeye başlarlar.
Çocukların cinsel ilgilerinin oluşumuyla birlikte ebeveynlerine yönelttikleri sorular ve
gösterdikleri davranışlar cinsel eğitimin başlaması gerektiği sinyalini vermektedir. Öncelikle cinselliğe
yönelik merakın doğal ve sağlıklı olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Kız ve erkek arasındaki farkı
sezerek gerek evcilik, doktorculuk gibi oyunlarıyla gerekse de sorularıyla meraklarını gidermeye
çalışan çocukların, ebeveynleri tarafından sade ve net açıklamalarla aydınlatılmaları gerekir.
Ayıplanan, susturulan, geçiştirici cevaplarla soruları yanıtlanan çocuk, yanlış bir şey yaptığını düşünüp
bu tür duyguları bastırması gerektiğini düşünebilir.
Bir çok ebeveyn, çocukların, özellikle merak ettiği konular olan, bebeklerin nasıl dünyaya
geldikleriyle ya da neden kız çocuklarının erkek çocuklarından farklı bir beden yapısına sahip
olduklarıyla ilgili soruları nasıl cevaplayacaklarını, cevaplamaya nereden başlayacaklarını
bilememekte ve sorularına yanıt vermeyerek ya da yanlış, gerçekle ilgisi olmayan yanıtlar vererek
kendilerine kaçış yolu aramaktadırlar. Bebeklerin leylekler tarafından getirildiği, hastanede bulunduğu
açıklamalarını yapan ebeveynler, bu sorular karşısında kendilerine bir kaçış yolu ararlarken, aslında
gerçekle ilgisi olmayan bu yanıtların çocuk üzerinde yaratabileceği olumsuz etkileri göz ardı
etmektedirler. Bu tür cevaplarla çocuğun merakının giderileceğini hatta çocuğu susturarak ve
ayıplayarak daha sonra ortaya çıkabilecek diğer soruların engellenebileceğini düşünürler. Yine
çocuklar, kız ve erkek çocukların farklı beden yapılarına sahip olmalarına yönelik meraklarını
bedenlerine dokunarak, gözlemleyerek ya da sorular sorarak gidermeye çalışırlar. Ebeveynlerin, bu
keşifleri doğal karşılamaları, mümkün olduğunca gerçeğe yakın ve sade bir dille gerekli açıklamaları
yapmaları gerekir.
Ebeveynlerin çocuklarının cinselliğe yönelik meraklı sorularına karşı kaçamak cevaplar
vermeleri kadar, çocuklarının kavramaya hazır olmadıkları şekilde açıklamalar yapmaya çalışmaları,
kendileriyle aynı yatakta yatmalarına izin vermeleri, yaşı ilerlemiş olmasına rağmen birlikte banyo
yapmaları gibi davranışlar da çocuk için doğru bir cinsel eğitim yolu değildir. Cinsel eğitimini
sağlamak amacıyla bazı ebeveynlerin bu şekilde tutumlar sergilemeleri ve hiçbir şeyi gizleme gereği
duymamaları da çocuğun cinsel ilgiye yönelik merakını gidermesini sağlamayacak aksine merakını
arttıracaktır. Çocukların kavramaya hazır olmadıkları, anlamakta zorlanabilecekleri durumlar içinde
kalmaları en az yanlış verilen bilgiler ve sorularına yönelik yapılan engellemeler kadar olumsuz etki
yaratacaktır.
Çocuğun cinsel gelişimi ve eğitimine yönelik, özellikle ebeveynler tarafından bilinmesi
gerekli en önemli nokta, çocukların bu ilgilerinin doğal olduğudur. Karmaşık olmayan ifadeler
kullanılarak doğru bilgilerle merakları giderilen çocukların sağlıklı bir cinsel kimlik kazanmalarının
sağlanacağı unutulmamalıdır. Çocukların cinselliğe yönelik soruları yaşlarına, gelişimlerine ve içinde
bulundukları ortama göre değişmekte, çeşitlenmekte ve ortaya çıkan ilgi ve merak, çocukları
kendilerini keşfetmeye yöneltmektedir. Ebeveynlerin kendi aile yapıları ve içinde bulundukları kültüre
uygun şekilde çocuğa gerekli açıklamalar yapabilmeleri için, yeterli ve doğru bilgilerle donatılmaları
ve bu bilgilerini çocuğun cinsel eğitimine olumlu şekilde yansıtabilmeleri gerekmektedir.
BABA OLMAK
Sosyo-ekonomik ve bilimsel gelişmeler, geleneksel aile yapısının çekirdek aileye dönüşmesi,
çalışan anne sayısının artması tarihsel süreç içinde “baba olma” kavramını değişikliğe
uğratmıştır. Artık günümüzde babaları hamileliğin ilk günlerinden itibaren anne ile sorumluluğu
paylaşan, çocukları ile duygusal bir bağ kuran rolde görüyoruz.
Baba ile bebek arasındaki duygusal bağın kurulmasında doğumdan hemen sonra birebir ilişki
kurulması önemlidir. Pek çok baba çocuklarıyla ilgilenmek için çocuklarının bunu anlayacak kadar
büyümesini bekler. Oysa bu işleri daha da zorlaştırır. Bebeğinin altını değiştiren, karnını doyuran bir
baba ile çocuğu arasında duygusal bağ kurulur. Ayrıca çocuk gelişimi ile ilgili tüm araştırmalarda ilk 6
yılın özellikle de ilk 1 yaşın çocuğun gelişimi için en önemli dönem olduğu vurgulanmaktadır. Bu
yıllardaki duygusal, bilişsel ve sosyal gelişim sonraki yıllar için temel oluşturur.
Cinsiyet ayırt etmeksizin her çocuğun üzerinde babanın sosyal, fiziksel ve duygusal etkileri
vardır. Sağlıklı bir cinsel kimlik oluşturabilmek, etkili iletişim kurabilmek, kendini doğru ifade
edebilmek, içgüdülerini kontrol edebilmek, kısacası bireyselleşebilmek çocuğun baba ile olan
ilişkisiyle doğru orantılıdır.
Doğumdan itibaren babanın bebekle ilişki kurabilmesi için en az anne kadar iletişim kurmaya
çalışması gereklidir. Beslenme, fiziksel ihtiyaçlarını gidermek ve oyun gibi alanlarda onunla iletişim
kurmalıdır. İlk 2 yıl çocuk anne çocuğudur, tüm ihtiyaçlarını anne tarafından giderilmesini ister. Daha
sonra babanın rolü dış dünyanın temsili olarak artar.
Okul öncesi dönemde çocuk, anne ve babasının duyuş, düşünüş ve davranışlarıyla dış dünyayı
anlamlandırır. Onları model alır. Onların olumlu ve olumsuz tutumları özgüvenlerini ve hayata
bakışlarını mutlaka etkiler. Bu dönemde sık görülen bir başka durum kız çocuklarının anneye, erkek
çocukların babaya olan düşkünlüğüdür. Kendilerini onlarla özdeşleştirerek onları model alıp onlar gibi
davranırlar. Her iki cinsiyet içinde baba gücün simgesidir. Güçlü ve sağlam bir baba modeli çocuğun
özgüvenini olumlu yönde etkileyecektir.
Baba ile çocuk arasındaki destekleyici, olumu ilişkinin bilişsel becerileri ve okul yıllarındaki
akademik başarı olumlu olarak etkilediği belirtilmektedir. Bebeklik döneminden itibaren çocuğa
sağlanan zengin uyaranların zihinsel gelişim üzerindeki etkisi bilinmektedir. Babanın çocuğu ile
ilgilenmek için ayırdığı zaman, birlikte yapılan etkinliklerin çocuğa sağladığı zengin ve farklı
deneyimler öğrenmeyi ve zekayı desteklemektedir. Babaların annelere göre çocuklarına daha bağımsız
davranmak için fırsat verdikleri gözlemlenmektedir. Bu yaklaşım hem bilişsel hem de kişilik
gelişimini olumlu yönde etkilemektedir.
Yapılan araştırmalara göre baba ile ilişkisi sağlıklı olan babasından ilgi ve sevgi gören
çocuğun kendisiyle barışık, okulda başarılı, arkadaşlarıyla uyumlu, cinsel kimliği oturmuş bireyler
olarak yetiştikleri görülmüştür.
Babanın rolü özellikle erkek çocuğun cinsel rol gelişimi için önemli gözükse de kız çocuğunun
gelişiminde de etkisi büyüktür. Erkek çocuklar babalarını gözlemleyerek ve taklit ederek erkeklerin
nasıl davrandıklarını öğrenirler. Babanın sorunlar karşısındaki tepkisi, evdeki kuralları uygulama
yöntemi, davranışları erkeklik ile ilgili kavramlarının oluşmasında temel oluşturur. Erkek çocuğun ilk
yıllarından itibaren baba ile özdeşleşmesi ileriki yıllardaki gelişimleri için oldukça önemlidir.
Yaşamlarının ilk yıllarında babaları ile yeterli paylaşımda bulunmayan çocukların ergenlik ve
yetişkinlik dönemlerinde bundan olumsuz etkilendikleri bilinmektedir. Kız çocukları için ise babanın
önemi farklıdır. Çünkü baba hayatlarında tanıdıkları ilk erkektir. Bu nedenle baba ile kurulan ilişki
gelecekte karşı cinsle kurulacak ilişkilerin kalitesini ve şeklini belirler.
Kısaca,
• Çocuğun doğumundan itibaren onun bakımında (besleme, uyutma vb.) anneye yardımcı olmak
sağlıklı baba-çocuk ilişkisinin başlamasını sağlar.
• Çocukla oyun oynama ya da birlikte bir etkinlikte bulunma (oyun oynama, sinemaya gitme
vb.) sağlıklı bir ilişki için vazgeçilmezlerden biridir.
• Çocuğun yaşı kaç olursa olsun anne babanın sevgisine ihtiyacı vardır.
• Çocukların özel günleri babalar için iyi bir fırsattır. Çocuğun okulda bir gösterisinde, doğum
gününde ve diğer etkinliklerinde yanında olmak baba – çocuk ilişkisini pekiştirecektir.
Çocukların da bizler gibi değerli olduğunu hissetmeye ihtiyacı vardır. Bir söz, bir dokunuş ya
da içten bir gülücüğün değeri hiç bir şeyle ölçülemez.
• Çocuk ile ilişki kurmak için büyümesini beklemeyin. Birlikte zaman geçirmeye ne kadar
çabuk başlarsanız aradaki ilişki o kadar güçlenecektir.