HİKAYEMİZ
Doyasıya yaşamak istedik hep ve yaşatmak.
Günlük pratiklerimizde, ilişkilerimizde, işimizde olmalıydı bu.
Arayıp durduk; ne idi, nerede idi? Sanki bir tesadüfte karşımıza çıkacak ve Ceee (!) buradayım diyecekti.
Yaşanılabilir bir dünya önemli iken, çocuklarımızı büyütürken daha da önemli oluyor.
Baktığımız pencerelerden görebildiklerimize, gezdiğimiz sokaklardan dost sohbetlerine hep bu yansıyor.
Ve zaman geçiyor. Sonra bir gün, zaman geçerken bir vapur düdüğü öttü: Vuuuuuup(!) Vuuup(!) Ada vapuru kalkıyor.
Vuuup(!) Şehir insanlarına özgü bir alışkanlıkla, koşarak son anda yetiştik vapura:)
Yol aldık köpüklü suları yara yara. Meğerse düşlerimizmiş yakınlaştığımız.
Hadi bir gayret(!) cesaretle devam ettik.
Bir kapı açıldı ardından, kocaman yeşil bir bahçeye ve içindeki yapıya.
İçeri girdik: Ceee(!) buradayız dediler. Çocuklar vardı karşımızda. Toprak, ağaçlar ve hayvanlar vardı. Çocuklar vardı; oyunlar, masallar, keyifli sesler vardı. Ahh…çocuklar vardı ve iyi ki de vardı hikayemizde(!) Kabul etmek, geliştirmek, üretmek ve paylaşmak için vardı. Sevgi, güven ve özgürlük için çocuklar vardı hikayemizde. Yaşanılabilir bir dünya ise daha da mümkün, daha da umutlu…
Ada vapuru kalkıyor; koşun çocuklar koşun Vuuup(!)